Türkiye’de en çok karşılaşılan dava türleri arasında boşanma, işçi-işveren uyuşmazlıkları, ticari alacaklar, kira uyuşmazlıkları, miras, tazminat ve ceza davaları yer alır. Ayrıca, tapu-kadastro, nafaka, velayet, kişilik hakları, iş kazası, fikri mülkiyet, vergi, kamulaştırma ve sağlık hukuku gibi birçok alanda da özel dava süreçleri yürütülmektedir. Her dava türü, ilgili kanunlar çerçevesinde uzmanlık gerektiren farklı hukuki prosedürlere tabidir.
Türkiye’de hukuk sistemi içinde farklı alanlara yönelik çok çeşitli dava türleri bulunmaktadır. Her dava türü, kendine özgü kanunlara, usullere ve mahkemelere tabidir. Aşağıda, en çok karşılaşılan dava türleri ve bunlara ilişkin temel bilgiler yer almaktadır:
Türk Medeni Kanunu’na göre düzenlenen boşanma davaları, eşler arasındaki evlilik bağının sona erdirilmesi amacıyla açılır. Anlaşmalı veya çekişmeli olarak açılabilen bu davalarda; nafaka, velayet, mal paylaşımı gibi önemli hukuki konular da gündeme gelir.
(1) Evlilik, aşağıdaki hallerde boşanmayla sona erer:
a) Evlilik birliğinin temelinden sarsılması,
b) Evlilik birliğinin devamının mümkün veya anlamlı olmaması.
(2) Evlilik birliğinin temelinden sarsılması hâlinde boşanma davası açılabilir.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması, tarafların eşit kusurlu olduğu durumlarda dahi boşanmanın sebebidir.
Boşanma davası, eşlerden biri tarafından açılır. Davanın açılmasından itibaren mahkeme, tarafların huzurunu ve aile birliğini koruyacak tedbirleri alabilir.
(1) Eşler, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle karşılıklı rızayla boşanabilirler.
(2) Anlaşmalı boşanma için, tarafların boşanma şartlarında ve çocukların durumunda anlaşmaları gerekir.
Boşanma davasında, eşlerin kusurları araştırılır. Kusurlu taraf tazminat ödemekle yükümlü olabilir.
Boşanmada eşlerin mallarının paylaşımı yapılır. Paylaşımda yasal mal rejimi esas alınır.
(1) Boşanma halinde, kusursuz taraf, geçimini sağlayamayacaksa karşı taraftan nafaka talep edebilir.
(2) Nafaka süresi ve miktarı, tarafların durumuna göre belirlenir.
(1) Boşanmada küçük çocukların velayeti anneye veya babaya verilir.
(2) Mahkeme, çocuğun üstün yararına göre velayet kararını verir.
Velayet verilmeyen ebeveynin çocukla kişisel ilişki kurma hakkı vardır. Bu hak mahkeme kararı ile düzenlenir.
(1) Boşanma sürecinde, eşlerden biri diğerine yönelik şiddet veya tehdit varsa, mahkeme uzaklaştırma kararı verebilir.
(2) Uzaklaştırma kararı süreli olabilir ve ihlal edilmesi halinde cezai yaptırımlar uygulanır.
Boşanma halinde mal rejimi sona erer ve mallar yasal düzenlemelere göre paylaşılır.
(1) Boşanma kararının kesinleşmesinden sonra evlenme yasağı 300 gün sürer.
(2) Bu süre içinde evlenmek isteyen taraf, mahkemeden izin almak zorundadır.
Mahkeme boşanma kararını verdikten sonra kararın kesinleşmesiyle boşanma tamamlanır.
(1) Evlenebilmek için ayırt etme gücüne sahip olmak gerekir.
(2) Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle evlenme ehliyeti olmayan kişi evlenemez.
(1) Evlilik birliğinin temelinden sarsılması hâlinde eşlerden biri boşanma davası açabilir.
(2) Evlilik birliğinin temelinden sarsılması, evliliğin devamını olanaksız veya anlamlı kılmaz.
Eşlerin davranışları ve tutumları, evlilik birliğinin temelinden sarsılması için yeterlidir.
(1) Boşanma davası eşlerden biri tarafından açılır.
(2) Dava açıldıktan sonra mahkeme, tarafların korunması için geçici tedbirler koyabilir.
(1) Taraflar boşanma, velayet, nafaka, mal paylaşımı konularında anlaşarak birlikte başvurabilir.
(2) Mahkeme, anlaşmanın çocuk yararına aykırı olmadığını kontrol eder.
(3) Anlaşma şartları usulüne uygun olarak tutanağa bağlanır ve taraflarca imzalanır.
(1) Boşanma davasında kusur araştırılır.
(2) Kusurlu taraf, tazminat ödemekle yükümlü olabilir.
(3) Kusur derecesine göre mahkeme karar verir.
(1) Boşanma sonrası, geçimini sağlayamayan taraf nafaka talep edebilir.
(2) Nafaka süresi ve miktarı tarafların durumu, gelirleri göz önünde bulundurularak belirlenir.
(3) Mahkeme, nafaka talebini kabul ederken eşlerin kusur durumunu da değerlendirir.
(1) Ebeveynler, küçük çocukların bakım, eğitim ve diğer ihtiyaçları için iştirak nafakası ödemekle yükümlüdür.
(2) İştirak nafakası, çocuğun ihtiyaçları ve velayet sahibinin maddi durumu dikkate alınarak belirlenir.
(1) Boşanmada küçük çocuğun velayeti, öncelikle annenin üstün yararına göre verilir.
(2) Mahkeme, çocuğun menfaati için velayeti babaya da verebilir.
(3) Velayet hakkı, çocuğun gelişimini, eğitimi ve güvenliğini gözetir.
(1) Velayet hakkı olmayan ebeveyn, çocukla düzenli ve anlamlı ilişki kurma hakkına sahiptir.
(2) Mahkeme, bu hakkın kullanılmasına yönelik usul ve şartları belirler.
(1) Boşanma davası sırasında veya sonrasında, eşlerden birine yönelik şiddet veya tehdit varsa, mahkeme uzaklaştırma kararı verebilir.
(2) Uzaklaştırma kararı, mağdurun güvenliği için süreli olarak uygulanır.
(3) Bu kararın ihlali halinde cezai yaptırımlar uygulanır.
(1) Boşanma halinde yasal mal rejimi sona erer.
(2) Mal paylaşımı, kanunda belirtilen kurallar ve tarafların mal rejimi sözleşmelerine göre yapılır.
(3) Taraflar anlaşamazsa, mahkeme mal paylaşımına karar verir.
(1) Boşanma kararının kesinleşmesinden sonra 300 gün içinde yeniden evlenmek yasaktır.
(2) Bu süre içinde evlenmek isteyenler, mahkemeden izin almak zorundadır.
Boşanma kararı, Yargıtay’ın onayından sonra kesinleşir ve tarafların resmi olarak boşanması gerçekleşir.
4857 sayılı İş Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde işçi ile işveren arasındaki iş sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar, İş Mahkemelerinde çözülür. İşe iade, kıdem tazminatı, fazla mesai gibi konular sıkça dava konusu olur.
(1) Bu Kanun, özel sektör işyerlerinde çalışan işçilerin haklarını, işverenlerin yükümlülüklerini ve iş ilişkilerini düzenler.
(2) Kamu sektörü ve devlet memurları bu kanun kapsamı dışındadır.
(1) İşçi, bir iş sözleşmesiyle çalışan gerçek kişidir.
(2) İşveren, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişidir.
(1) İş sözleşmesi, işçi veya işveren tarafından feshedilebilir.
(2) Fesih, geçerli bir sebebe dayanmalı veya kanunda belirtilen haklı nedenlerle yapılmalıdır.
(3) Fesih bildirimi yazılı olmalıdır ve sürelerine uyulmalıdır.
(1) Taraflar, iş sözleşmesini haklı nedenle derhal feshedebilirler.
(2) İşçi veya işveren, işyerinde önemli bir sebep varsa derhal fesih hakkını kullanabilir.
(3) Haklı sebep feshi geçerli nedenler; örneğin işverenin ağır hak ihlalleri, işçinin işyeri kurallarını ihlali gibi.
(1) İşçi ile işveren arasında deneme süresi sözleşme yapılabilir.
(2) Deneme süresi en fazla iki ay olabilir.
(3) Bu süre içinde iş sözleşmesi feshedilebilir.
(1) İşçinin ücretinin zamanında ve tam olarak ödenmesi zorunludur.
(2) Ücretin ödenmemesi işçi için fesih sebebidir.
(1) İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak zorundadır.
(2) İşçi bu kurallara uymakla yükümlüdür.
(1) Fazla çalışma, haftalık çalışma süresinin üzerinde yapılan çalışmadır.
(2) Fazla çalışma karşılığında işçiye ek ücret ödenmelidir.
(1) İşçiye hafta tatili ve resmi tatillerde çalışma yasağı vardır, aksi halde fazla çalışma ücreti ödenir.
İş mahkemeleri, işçi-işveren uyuşmazlıkları, iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklar, iş sağlığı ve güvenliği konularındaki uyuşmazlıkları çözer.
(1) İş mahkemeleri, iş sözleşmesinden kaynaklanan tüm uyuşmazlıklara bakar.
(2) İşe iade, kıdem tazminatı, fazla mesai, ücret alacakları gibi davalar iş mahkemesinin yetkisindedir.
(1) İşçi-işveren uyuşmazlıklarında dava açma süreleri kısadır.
(2) İşe iade davaları için genellikle 1 ay içinde dava açılması gerekir.
(3) Ücret alacakları için 5 yıl zamanaşımı vardır.
(1) İş mahkemelerine başvurmadan önce, işçi ve işveren arabulucuya başvurmak zorundadır.
(2) Arabuluculuk süreci en fazla 1 aydır.
(3) Arabuluculuk başarısız olursa dava açılabilir.
(1) İşverenin haksız feshi halinde işçi işe iade talebinde bulunabilir.
(2) Mahkeme, işe iade kararı verebilir veya tazminat ödenmesine hükmedebilir.
(1) İşçi, işten çıkarılırsa kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı talep edebilir.
(2) Tazminatların hesaplanması işçinin çalışma süresi ve ücretine göre yapılır.
(1) Belirli süreli ve belirsiz süreli iş sözleşmeleri vardır.
(2) Belirsiz süreli sözleşme esas alınır.
(1) Fazla mesai yapan işçiye normal ücretinin %50 fazlası ödenir.
(1) İşveren işyerinde gerekli sağlık ve güvenlik önlemlerini almak zorundadır.
Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu’na dayanarak ticari işlemlerden doğan alacakların tahsili için açılan davalardır. Çek, senet ve diğer ticari belgelerden kaynaklanan alacak davaları bu gruba girer.
Madde 17 - İş Sözleşmesinin Feshi:
İş sözleşmesi, kanunda belirtilen bildirim sürelerine uyularak feshedilir. İşçi veya işveren, bildirim süresine uymadan sözleşmeyi feshederse, diğer tarafın uğrayacağı zararı tazmin etmekle yükümlüdür.
Madde 18 - Fesih Bildirim Süreleri:
Bildirim süresi, hizmet süresine göre belirlenir:
6 aydan az çalışan işçi için 2 hafta,
6 aydan 1.5 yıla kadar 4 hafta,
1.5 yıldan 3 yıla kadar 6 hafta,
3 yıldan fazla çalışan işçi için 8 hafta.
İşçinin işyerinde en az 1 yıl çalışmış olması gerekir.
İşveren tarafından haklı bir neden olmadan veya işçi kendi isteği dışında işten çıkarılırsa kıdem tazminatı ödenir.
Kıdem tazminatı, her tam yıl için 30 günlük brüt ücret tutarındadır.
Madde 41 - Fazla Çalışma:
Haftalık çalışma süresi 45 saattir. Bu sürenin aşılması fazla çalışma sayılır.
Madde 42 - Fazla Çalışmanın Ücreti:
Fazla çalışma süresi, normal ücretin yüzde 50 fazlası ile ödenir.
İşveren, fazla çalışmayı en fazla yılda 270 saat olarak sınırlandırabilir.
İşçilere her yıl çalıştıkları süreye göre yıllık ücretli izin verilir.
1 yıldan 5 yıla kadar 14 iş günü,
5 yıldan 15 yıla kadar 20 iş günü,
15 yıldan fazla 26 iş günü izin hakkı vardır.
İzin hakkı doğduktan sonra 1 yıl içinde kullanılır.
Belirli koşullarda işten çıkarılan işçi, işe iade davası açabilir.
İşveren, geçerli bir neden olmadan ve usule uygun olmadan işçi işten çıkaramaz.
İşe iade davası sonucunda işçi işe dönmek isterse işveren zorunludur veya tazminat öder.
İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini almakla yükümlüdür.
İş kazalarını ve meslek hastalıklarını önlemek için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
İşveren, çalışanları bu konularda bilgilendirmek ve eğitmek zorundadır.
Ücret, işçinin emeğinin karşılığıdır ve zamanında ödenmelidir.
Ücrette kesinti ancak kanunda belirtilen hallerde yapılabilir.
İşveren, ücret bordrosu vermek zorundadır.
İşçinin geçici iş ilişkisi ile bir işyerinde kısa süreli çalışması düzenlenmiştir.
İşverenin yükümlülükleri, geçici iş ilişkisinde de aynıdır.
İşçiler sendika kurma, üye olma ve toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptir.
İşveren, sendikal faaliyetleri engelleyemez.
15 yaşından küçük çocuklar çalıştırılamaz.
15-18 yaş arası genç işçiler, çalışma koşulları açısından özel korunma altındadır.
Genç işçilerin çalışma saatleri ve ağır işlerde çalıştırılmaları kanunla sınırlandırılmıştır.
"İş sözleşmesi, taraflardan biri tarafından feshedilmek istenirse, diğer tarafa bildirim sürelerine uyularak yapılır. Bu süreler işçinin işyerindeki kıdemine göre değişir. Bildirim sürelerine uyulmaması halinde, fesheden taraf, diğer tarafın uğrayacağı zararı tazmin eder."
Türk Borçlar Kanunu ve ilgili kira mevzuatı kapsamında, kira sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar, tahliye talepleri ile birlikte Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülür.
Madde 299 – Kira Sözleşmesi:
Kiralayan, malını kira bedeli karşılığında kiracıya kullanması için verir. Kira sözleşmesi yazılı veya sözlü olabilir.
Madde 301 – Kira Bedeli:
Taraflar kira bedelini serbestçe belirleyebilirler. Kira bedelinin artırılması, sözleşmede belirtilen şartlara göre yapılır.
Kiracının kira bedelini süresinde ödememesi, kiralayanın tahliye davası açmasına sebep olur.
Madde 344/1: Kiracı, kira bedelini iki dönem peş peşe ödemezse, kiralayan tahliye davası açabilir.
Kiralayan, sözleşme süresi sona erdikten sonra kiracıdan tahliye talep edebilir.
Tahliye, sözleşmenin süresi dolduğunda veya sözleşme şartlarına aykırı davranıldığında gerçekleşir.
Madde 350: Kiracının malı sözleşmeye aykırı kullanması veya zarar vermesi tahliye sebebidir.
Tahliye davası, yetkili mahkemede açılır.
Kiralayan, tahliye talebini dilekçede gerekçeleriyle belirtmelidir.
Mahkeme, kiracının durumu ve sözleşme şartlarını inceler.
Kiralayan, sözleşme bitiminde tahliye talep edebilir.
Kiracı, sözleşme sona ermeden tahliye talep edemez.
Kiralayanın tahliye talebi kabul edilirse, mahkeme kararı ile tahliye sağlanır.
Kiracı, yasal koruma altındadır. Haksız tahliye durumunda kiracı korunur.
Mahkeme, kiracının zor durumda kalmaması için ihtiyati tedbir kararı verebilir.
Kira bedeli, sözleşmede belirtilen veya kanunla belirlenen oranlarda artırılabilir.
Artış oranları kira sözleşmesine veya yasa hükümlerine göre yapılmalıdır.
Süreli kira sözleşmelerinde, süre sonunda kiralayan tahliye talep edebilir.
Süresiz kira sözleşmelerinde taraflar sözleşmeyi feshedebilir.
Mahkeme kararı ile tahliye gerçekleşir.
Tahliye işlemi icra müdürlüğü aracılığıyla yapılabilir.
Kiracının malı teslim etmemesi halinde icra yoluyla tahliye yapılır.
"Kiracı, kira bedelini iki dönem peş peşe ödemezse, kiralayan sözleşmeyi feshedip tahliye davası açabilir. Mahkeme, şartlar oluştuğunda kiracının tahliyesine karar verir."
Miras Hukuku, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiş olup, mirasçıların haklarının korunması ve mirasın paylaşımıyla ilgili ihtilafların çözümünü kapsar.
Madde 495 – Mirasın Açılması:
Miras, kişinin ölümüyle açılır.
Madde 496 – Mirasçıların Belirlenmesi:
Kanunda belirlenen sıraya göre mirasçılar mirası alır.
Madde 497 – Yasal Mirasçılar:
Mirasçılar; altsoy, üstsoy, eş ve kardeşlerdir.
Madde 499 – Mirasın Reddi:
Mirasçı, mirası reddedebilir. Reddi, yasal süre içinde yapılmalıdır.
Miras bırakanın ölümü sonrası mirasçıların ve miras mallarının tespiti için dava açılabilir.
Mirasın tespiti, mal paylaşımı öncesi zorunludur.
Mirasçı, mirası kabul veya reddedebilir.
Reddi süresi genellikle mirasın öğrenilmesinden itibaren 3 aydır.
Mirasın reddi, mirasçıyı sorumluluktan kurtarır.
Miras malları, mirasçılar arasında kanuni paylarına göre paylaşılır.
Paylaşımda miras sözleşmeleri ve vasiyetler dikkate alınır.
Miras paylaşımı dava konusu olabilir.
Kanuni mirasçılar, saklı paylarına zarar veren vasiyet veya bağışlara karşı dava açabilir.
Saklı pay, mirasçının kanunen korunmuş en az payıdır.
Saklı pay hakkı ihlal edilirse, mirasçılar dava yoluna gidebilir.
Mirasın iptali veya tasfiyesi için özel davalar açılabilir.
Miras bırakanın vasiyetinde geçersizlik varsa, iptal davası açılır.
Saklı pay davaları için dava süresi genellikle mirasın açılmasından itibaren 1 yıl.
Mirasın reddi ve kabulü için süreler kanunda belirtilmiştir.
Miras Tespiti Davası: Mirasçıların ve miras mallarının tespiti için açılır.
Saklı Pay Davası: Mirasçının saklı payının korunması için açılır.
Mirasın Reddi Davası: Mirasçıların mirası reddi işlemleri için açılır.
Miras Paylaşımı Davası: Miras mallarının paylaştırılması için açılır.
"Yasal mirasçılar, ölenin altsoyu, üstsoyu, eşi ve kardeşleridir. Miras payları kanunda belirtilen oranlara göre belirlenir."
Kişilerin zararlarının karşılanması için açılan davalar olup, hem maddi hem de manevi tazminat taleplerini içerir. Borçlar Kanunu ve ilgili mevzuat temel alınır.
Maddi Tazminat: Kişinin uğradığı maddi zararların (malvarlığına yönelik zararlar) tazmini için açılan dava türüdür.
Manevi Tazminat: Kişinin kişilik haklarına, onuruna, saygınlığına, ruhsal bütünlüğüne yönelik zararların (acı, üzüntü, onur kırıcı davranışlar vb.) tazmini için açılır.
Türkiye’de tazminat davaları esas olarak Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 49. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
Madde 49: Haksız fiil sonucu meydana gelen zarardan zarar veren sorumludur.
Madde 50: Zarar, doğrudan doğruya gerçekleşmeli; zarar gören kişi bunu kanıtlamalıdır.
Maddi tazminat, zarar görenin uğradığı maddi kaybı eski hale getirmek için talep edilir.
Madde 58: Kişilik haklarına saldırı hallerinde manevi tazminat talep edilebilir.
Madde 59: Manevi tazminat, kişinin maddi olmayan zararlarının karşılanması içindir.
Manevi tazminat, mağdurun yaşadığı üzüntü, ızdırap ve itibar kaybını telafi etmeyi amaçlar.
Haksız Fiil veya Sözleşme İhlali: Tazminat talebinin dayanağı olmalıdır.
Zararın Gerçekleşmesi: Maddi veya manevi zarar kanıtlanmalıdır.
Neden Sonuç İlişkisi: Fiil ile zarar arasında bağlantı olmalıdır.
Kusur: Genellikle zarar veren tarafın kusurlu olması gerekir.
Maddi ve manevi tazminat davalarında zamanaşımı süresi 2 yıldır.
Bu süre, zarar ve zarar verenin öğrenildiği tarihten itibaren başlar.
Maddi tazminatta; tedavi masrafları, iş göremezlik, mal kaybı, gelir kaybı gibi zararlar talep edilir.
Manevi tazminatta; psikolojik zarar, onur kırılması, ruhsal çöküntü gibi zararlar tazmin edilir.
"Bir kimse, kasıtlı veya ihmal sonucu başkasına zarar verirse, zararı tazmin etmekle yükümlüdür."
"Kişilik haklarına saldırı hallerinde, zarar gören manevi tazminat talebinde bulunabilir."
Tazminat davaları ikiye ayrılır: maddi ve manevi tazminat.
Maddi tazminat, malvarlığına yönelik zararların karşılanmasıdır.
Manevi tazminat, kişilik haklarına yönelik zararların telafisi içindir.
Davanın kabulü için zarar, kusur, illiyet bağı ve haksız fiil şarttır.
Zamanaşımı süresi genelde 2 yıldır.
Tazminat miktarı mahkemece olayın durumuna göre takdir edilir.
Alacakların tahsili için başlatılan icra takipleri ve şirketlerin iflasına ilişkin davalar, İcra ve İflas Kanunu hükümleri çerçevesinde yürütülür.
Türkiye’de İcra ve İflas Hukuku, esas olarak 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK) ile düzenlenmiştir.
Bu kanun, alacakların tahsili, borçluların malvarlığına el koyulması, iflas ve konkordato işlemlerini kapsar.
Madde 1: Alacaklının alacağını tahsil etmek için İcra Müdürlüğü’ne başvurarak takip başlatma hakkı vardır.
Madde 2: Takip, ödeme emri çıkarılması veya doğrudan haciz yoluyla yapılabilir.
Madde 5: Takip talebi, borçluya tebliğ edilir; borçlu itiraz edebilir.
Madde 10: Borçlu itiraz ederse, takip durur ve alacaklı dava açmak zorundadır.
Alacaklı, borçluya ödeme emri gönderir.
Borçlu, bu emre karşı itiraz hakkına sahiptir.
İtiraz halinde takip durur ve alacaklı dava açmalıdır.
Borçlunun malvarlığına haciz konabilir.
Hacizli mallar satışa çıkarılır ve alacaklıya tahsilat yapılır.
Satış işlemleri kanunda belirtilen usullere göre yapılır.
İcra ve iflas işlemlerinde yetkili mahkeme İcra Mahkemesidir.
Borçlunun itirazları, iptal talepleri İcra Mahkemesinde görülür.
Mahkeme kararlarına karşı temyiz yolu açıktır.
Borçlu ödeme güçlüğüne düştüğünde iflas davası açılabilir.
İflas, mahkeme kararıyla ilan edilir.
Konkordato ile borçlu, alacaklılarla anlaşarak borçlarını yapılandırabilir.
İcra takibi için zamanaşımı süresi alacağın türüne göre değişir, genelde 5 yıldır.
Zamanaşımı geçmiş alacak için takip yapılamaz.
"Alacaklı, alacağını tahsil etmek için İcra Müdürlüğüne başvurarak takip yapabilir."
"Alacaklı tarafından gönderilen ödeme emrine borçlu, yasal süresi içinde itiraz edebilir; itiraz edilmesi halinde takip durur."
İcra takibi, alacaklının alacağını tahsil etmek için başvurduğu resmi bir süreçtir.
Borçlu ödeme emrine itiraz ederse takip durur, alacaklı dava açmalıdır.
Haciz ve satış yoluyla tahsilat yapılır.
Borçlu ödeme güçlüğü çekerse iflas veya konkordato işlemleri uygulanabilir.
İcra ve iflas işlemleri İcra Mahkemelerinde görülür.
Zamanaşımı sürelerine dikkat edilmelidir.
Ceza Kanunu ve ilgili mevzuat kapsamında, suç teşkil eden fiillerle ilgili açılan davalar ceza mahkemelerinde görülür.
Türkiye’de ceza davaları farklı tür ceza mahkemelerinde görülür:
Asliye Ceza Mahkemesi: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) düzenlenen basit ve orta şiddette suçlara bakar.
Ağır Ceza Mahkemesi: Ağır suçların (cinayet, ağır yaralama, hırsızlık vb.) yargılandığı mahkemedir.
Çocuk Mahkemesi: Suçu işleyen çocuklara ilişkin davalara bakar.
Sulh Ceza Mahkemesi: Hafif suçlar, kolluk işlemleri, önleyici tedbirler vb. konularda görev yapar.
Askeri Mahkemeler: Askeri suçlarla ilgili davalara bakar (Türkiye’de kaldırılması süreci devam ediyor).
CMK Madde 1: Ceza yargılaması, suçların ortaya çıkarılması, suçluların cezalandırılması ve suçtan zarar görenlerin haklarının korunması amacını taşır.
CMK Madde 2: Suçtan zarar görenlerin hakları ve mağdur hakları güvence altındadır.
CMK Madde 3: Ceza yargılamasının genel usulleri belirtilir.
Suç işlendiğine dair şikayet veya resen başlatılan soruşturma ile ceza davası açılır.
Soruşturma aşaması savcılık tarafından yürütülür.
Kamu davası, savcı tarafından açılır (CMK Madde 170).
Dava açıldıktan sonra mahkeme yargılamayı yürütür.
Asliye Ceza Mahkemesi: Basit suçlar (hakaret, basit yaralama vb.)
Ağır Ceza Mahkemesi: Ağır suçlar (kasten adam öldürme, yağma, cinsel saldırı vb.)
Sulh Ceza Mahkemesi: Kabahatler, küçük suçlar ve bazı önleyici tedbirler.
Sanığın savunma hakkı Anayasa ve CMK ile güvence altındadır.
Avukatla temsil edilme hakkı vardır.
Delillerin toplanması, tanıkların dinlenmesi, bilirkişi incelemesi yapılır.
"Suçtan dolayı zarar görenler, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilir."
"Savcı, kamu davasını suçun işlendiğini öğrendiği tarihten itibaren makul sürede açmak zorundadır."
Kamu Davası: Devlet tarafından açılır, suçun cezalandırılması amaçlanır.
Şikayete Bağlı Ceza Davası: Mağdurun şikayeti üzerine başlar.
Kabahat Davası: Daha hafif suçlarda uygulanır.
Tazminat Davası: Suçtan zarar görene yönelik maddi/manevi tazminat talepleri.
Soruşturma
İddianamenin hazırlanması
Duruşma ve yargılama
Karar (Mahkumiyet veya beraat)
İtiraz ve temyiz yolları
Ceza mahkemeleri suçların ciddiyetine göre farklı türlere ayrılmıştır.
Ceza yargılaması Ceza Muhakemesi Kanunu çerçevesinde yürütülür.
Suçtan zarar görenler maddi ve manevi tazminat talep edebilir.
Dava süreci soruşturmayla başlar, mahkeme kararına kadar devam eder.
İdareye karşı açılan iptal, tam yargı ve diğer idari davalar, İdari Yargılama Usulü Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde yürütülür.
İdari yargı, kamu idarelerinin işlemlerinden kaynaklanan uyuşmazlıkları çözen özel yargı türüdür.
İdari işlemlerin hukuka uygunluğunu denetler.
Yetkili mahkemeler İdare Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri ve Danıştaydir.
Madde 1: İdari yargı, idarenin her türlü işlem ve eylemlerine karşı açılan davalara bakar.
Madde 7: İdari dava açma süresi 60 gündür; işlem veya eylemin öğrenildiği tarihten itibaren başlar.
Madde 27: Dava dilekçesi ve dava şartları düzenlenir.
İptal Davası: İdari işlemin hukuka aykırı olduğu iddiasıyla açılır, işlem iptal edilir.
Tam Yargı Davası: İdarenin sebep olduğu zararların tazmini için açılır.
Tüzel Kişilik İptal Davası: Kamu kurumlarının kararlarının iptali talep edilir.
İşlem ve Eylem Davaları: İdarenin işlemleri veya eylemleri ile ilgili hukuki uyuşmazlıklarda açılır.
En sık açılan idari dava türüdür.
İdari işlemin iptali talep edilir.
Dava süresi 60 gündür.
İptal davasında dava konusu işlem yürütme durdurulabilir.
İdarenin hukuka aykırı işlemleri nedeniyle zarara uğrayanlar tarafından açılır.
Maddi ve manevi tazminat talep edilir.
Genel dava açma süresi 60 gündür.
Süre, işlemin veya eylemin öğrenilmesinden itibaren başlar.
Süresi geçtikten sonra dava açılamaz.
"İdari işlem veya eyleme karşı dava açma süresi 60 gündür."
Dava, idare mahkemesine veya bölge idare mahkemesine açılır.
Bölge idare mahkemeleri temyiz mahkemesi görevindedir.
Danıştay, yüksek idari mahkeme olarak idari davaları inceler.
İşlem veya eylemin yapıldığı yerdeki idare mahkemesi görev yapar.
Temyiz aşamasında bölge idare mahkemeleri ve Danıştay yetkilidir.
İdari yargı, idarenin işlemlerinden kaynaklanan uyuşmazlıkları çözer.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu temel düzenleyicidir.
En çok iptal ve tam yargı davaları açılır.
Dava açma süresi 60 gündür.
İdare mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay görev yapar.
Tapu Sicil ve Kadastro Kanunu kapsamında, taşınmazlarla ilgili sınır, tescil, iptal gibi uyuşmazlıkların çözümü için açılan davalardır.
Tapu Kanunu, taşınmazların tescili, tapu sicilinin düzenlenmesi ve tapu işlemleri ile ilgili hükümleri içerir.
Madde 1:
Tapu sicili, taşınmaz malikin kim olduğunu ve taşınmaz üzerindeki hakları gösteren resmi bir kayıttır.
Madde 18:
Tapu sicilinin her sayfası, sicili tutan memurun imzası ile tasdik edilir.
Madde 21:
Tapu siciline tescil olunan haklar üçüncü kişilere karşı geçerlidir.
Madde 26:
Tapu müdürlüğü, sicil işlemlerini yaparken hata ve noksanlıkları giderir. Ancak hata tespiti halinde iptal ve düzeltme işlemleri mahkeme kararı ile yapılır.
Madde 29:
Haksız tescil ve tashih talepleri için yetkili mahkemeye dava açılır.
Madde 35:
Kadastro sonucunda yapılan tespitlere karşı itiraz süresi ve itirazın yapılacağı merci belirtilir.
Kadastro Kanunu, taşınmazların sınırlarını ve yüzölçümünü belirlemek için yapılan işlemleri ve kadastro tespitlerinin hukuki statüsünü düzenler.
Madde 1:
Kadastro, taşınmazların sınırlarını, yüzölçümünü ve sahiplerini belirlemek amacıyla yapılır.
Madde 4:
Kadastro çalışmaları, kadastro müdürlükleri ve teknik elemanlar tarafından yürütülür.
Madde 7:
Kadastro tespitleri kesin olup, ancak kanunda öngörülen itiraz yolları kullanılarak düzeltilebilir.
Madde 13:
Kadastro tespitlerine karşı 60 gün içinde itiraz edilmezse, tespit kesinleşir.
Madde 15:
Kadastro sırasında ortaya çıkan sınır ihtilafları kadastro mahkemesinde çözülür.
Medeni Kanun’da taşınmaz mülkiyeti, sınırlı ayni haklar (ipotek, intifa hakkı vb.), mülkiyetin kazanılması ve kaybedilmesi ile ilgili hükümler yer alır.
Madde 683:
Mülkiyetin kazanılması tescille tamamlanır. Tescil olmadan mülkiyet iktisap edilmez.
Madde 685:
Tapu siciline tescil edilen haklar ancak sicile işlenmek suretiyle üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir.
Madde 713:
Sınırlı ayni haklar ve taşınmaz üzerindeki diğer haklar da tapu siciline tescil edilir.
Tapu ve kadastro davaları, HMK kapsamında açılır ve yürütülür. Özellikle, iptal, tescil, düzeltme davalarında yargılama usulü HMK hükümlerine göre yapılır.
Tescil Davaları:
Taşınmazın tapu siciline kaydı için açılan davalar. Örneğin, malik sıfatının tescili.
İptal ve Tashih Davaları:
Yanlış yapılan tescillerin iptali veya tashihi için açılan davalardır.
Sınır İhtilafı Davaları:
Kadastro sırasında veya sonrasında taşınmaz sınırlarıyla ilgili çıkan uyuşmazlıklar.
Kazandırıcı Zamanaşımı (Menkul ve Taşınmaz Mal Edinme) Davaları:
Belirli süre taşınmazı kesintisiz ve iyi niyetle kullananların mülkiyet hakkı kazanması ile ilgili davalar.
Tapu Kanunu Madde 29:
"Tapu sicilinde yapılan haksız tesciller iptal edilir. Bu iptal ancak mahkeme kararıyla yapılabilir."
Kadastro Kanunu Madde 15:
"Kadastro mahkemesi, kadastro sırasında sınır ihtilaflarını kesin olarak çözer."
Tapu ve kadastro davaları, taşınmazlarla ilgili mülkiyet, sınır, tescil ve iptal gibi hukuki sorunların çözümünde temel role sahiptir. Tapu Kanunu, Kadastro Kanunu ve Medeni Kanun başta olmak üzere bu davaların usulü Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre yürütülür.
Evli çiftlerin mal rejimine ilişkin uyuşmazlıkların çözümü, Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre yapılır.
Mal rejimi ve mal paylaşımı davalarının temel kaynağıdır. Mal rejimi, evlilik süresince eşlerin malvarlığı durumunu belirler, mal paylaşımı ise boşanma veya evliliğin sona ermesi durumunda malların nasıl bölüneceğini düzenler.
Madde 202:
"Evlilik süresince eşlerin mallarının yönetimi ve paylaşımı mal rejimiyle düzenlenir."
Madde 203:
"Mal rejimleri kanunla veya tarafların anlaşmasıyla belirlenir."
Madde 204:
"Yasal mal rejimi, edinilmiş mallara katılma rejimidir."
Madde 222 (1):
"Eşlerin evlilik birliği içinde edinilmiş malları, boşanma veya ölüm halinde paylaşılır."
Madde 222 (2):
"Edinilmiş mallar, tarafların evlilik süresince elde ettikleri kazançlar ve tasarruflar ile mal rejimine dâhil olan diğer değerlerdir."
Madde 223:
"Edinilmiş mallar, eşlerin kişisel mallarından ayrılır."
Madde 224:
"Kişisel mallar; evlilik öncesinde sahip olunan mallar, miras veya bağış yoluyla elde edilen mallar, kişisel kullanım eşyalarıdır."
Madde 231:
"Mal rejiminin sona ermesi halinde, eşlerden biri diğerinin edinilmiş mallara katılma payını talep edebilir."
Madde 232:
"Mal paylaşımı davası, mal rejiminin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde açılır."
Madde 233:
"Mahkeme, mal paylaşımını yaparken, mal rejimi sona erdirildiği tarihteki durum ve eşlerin haklarını göz önüne alır."
Mal rejimi ve mal paylaşımı davalarında, tarafların ortak mal paylarının tahsili için icra yoluna başvurulabilir.
Mal paylaşımı davalarında uygulanacak usul kurallarını belirler. Özellikle yetki, dava açma süreleri ve delil toplama usulleri açısından önemlidir.
Yasal Mal Rejimi (Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi):
Türk Medeni Kanunu'nun öngördüğü varsayılan mal rejimidir.
Mal Ayrılığı Rejimi:
Tarafların sözleşme ile mal ayrılığı rejimini seçmeleri mümkündür.
Paylaşmalı Mal Ortaklığı Rejimi:
Tarafların sözleşme ile mal paylaşımı esasına dayalı rejimi tercih edebilirler.
Md. 231 (1):
"Mal paylaşımı davası, mal rejiminin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde açılmazsa, hak düşürücü süre dolmuş olur."
Md. 231 (2):
"Mal paylaşımı davası açılmadan önce, taraflar aralarında mal paylaşımı yapabilirler."
Mal paylaşımı davası, genellikle boşanma davası ile birlikte veya boşanmanın kesinleşmesinden sonra açılır.
Mal rejiminin sona ermesi; boşanma, evliliğin iptali, eşlerden birinin ölümü gibi sebeplerle olur.
Davanın açılacağı mahkeme, eşlerin son ikametgahının bulunduğu yer mahkemesidir.
Mahkeme, eşlerin talepleri doğrultusunda mal paylaşımını yapar, varsa tazminat ve değer farklarını da karara bağlar.
Mal rejimi ve mal paylaşımı davaları, Türk Medeni Kanunu başta olmak üzere ilgili kanunlar çerçevesinde yürütülür. Eşlerin malvarlığı durumlarının tespiti, mal rejiminin sona erdirilmesi ve edinilmiş malların paylaşımı bu davaların temel konusudur. Kanunun ilgili maddeleri, mal paylaşımı sürecinde uygulanacak kuralları ve hak düşürücü süreleri net olarak düzenlemektedir.
Vekalet sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklar ve temsil yetkisinin kapsamı ile ilgili davalar bu başlıkta yer alır.
Vekalet ve temsil ilişkileri, Medeni Kanun’un vekalet ve temsil hükümleri kapsamında düzenlenir.
Madde 491:
“Vekalet, bir işin yapılması için bir kimsenin, diğer kimseye yetki vermesidir.”
Vekalet, yazılı veya sözlü olarak verilebilir; ancak bazı işlemler için yazılı vekaletname gerekir.
Madde 492:
“Vekil, verilen işi ancak vekaletnameyle sınırlı olarak yapabilir.”
Vekilin yetkisi, vekaletnamede açıkça belirtilir.
Madde 493:
“Vekalet, kendisi veya başkası tarafından iptal edilince sona erer.”
Madde 494:
“Vekalet, bir müddetle verilmiş ise bu sürenin sonunda kendiliğinden sona erer.”
Madde 495:
“Vekilin, temsil ettiği kimse adına yaptığı işlemler, vekilin yetkisi dâhilindeyse temsil edilen kişi için geçerlidir.”
Madde 496:
“Vekil, vekaletnameyi aşan işlemler yaparsa, bu işlemler temsil edilen kişiyi bağlamaz.”
Vekalet sözleşmesi, Borçlar Kanunu kapsamında düzenlenir.
Madde 506:
“Vekalet sözleşmesi, vekilin bir işin yapılmasını üstlenmesi, vekalet verenin ise bu işi yaptırma borcunu üstlenmesiyle kurulmuş olur.”
Madde 507:
“Vekil, verilen iş için azami özeni göstermekle yükümlüdür.”
Vekalet ile dava takibi ve temsil işlemleri bu kanun kapsamında düzenlenmiştir.
Madde 114:
“Hukuki işlemlerde ve dava takibinde, vekaletname usulüne uygun olmalı ve yetkiler açıkça belirtilmelidir.”
Vekalet ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda, vekaletin kapsamı, geçerliliği, sona ermesi ve vekilin yetkileri mahkeme önünde tartışılır.
Temsil yetkisinin aşılması, vekaletnamenin iptali, vekalet ücreti ve vekilin sorumluluğu gibi konular bu davalar kapsamında incelenir.
Vekaletnamenin iptali veya sınırlandırılması davası
Vekilin yetkisinin aşılması nedeniyle yapılan işlemlerin iptali
Vekalet ilişkisinden kaynaklanan alacak ve tazminat davaları
Temsil yetkisinin sona erdirilmesi
Gaziantep ve çevresinde vekalet ve temsil davaları ile ilgili hukuki sorunlarınızda Gaziantep avukat Hatice Çetin olarak, vekalet ilişkisinden doğan hak ve yükümlülüklerinizi koruma, dava sürecinde temsil ve hukuki danışmanlık hizmeti sunmaktayım. Vekaletname hazırlanması, incelenmesi ve dava süreçlerinde profesyonel destek için iletişime geçebilirsiniz.
Vekalet ve temsil davaları, vekalet ilişkisinin hukuki sınırları, vekilin yetkileri ve sorumlulukları ile vekaletnamenin geçerliliği gibi konuları kapsar. Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu başta olmak üzere, ilgili kanun hükümleri bu davalarda uygulanır. Bu davalarda hukuki destek almak, hak kayıplarını önlemek için önemlidir.
Boşanma, ayrı yaşama ve çocuk bakımına ilişkin nafaka talepleri, Medeni Kanun ve ilgili mevzuata dayanarak açılır.
Nafaka davaları, Medeni Kanun’da düzenlenen aile hukuku kapsamında yer alır. Boşanma, ayrılık ve evlilik birliği devam ederken maddi ve manevi destek için nafaka talepleri bu kanunla düzenlenmiştir.
Madde 169:
“Eşler birbirine yardım borçludur.”
Evlilik süresince eşlerin karşılıklı destek yükümlülüğü temelidir.
Madde 170:
“Eşlerin, ekonomik durumlarına göre birbirlerine katkıda bulunmaları gerekir.”
Madde 175 (1):
“Boşanmadan dolayı kusurlu olmayan eş, maddi ve manevi tazminat ile birlikte maddi destek (nafaka) isteyebilir.”
Madde 176:
“Mahkeme, boşanma nedeniyle ihtiyaç sahibi eşe uygun bir nafaka miktarı tayin eder.”
Madde 177:
“Nafaka, süresiz ya da belirli süreli olarak tayin edilebilir.”
Madde 329 (1):
“Boşanma davası sırasında eş, yoksulluğa düşeceğini ispatlarsa yoksulluk nafakası talep edebilir.”
Madde 329 (2):
“Mahkeme, eşlerin ekonomik durumuna göre nafakanın miktar ve süresine karar verir.”
Madde 328:
“Çocukların bakım ve eğitimi için gerekli olan giderleri, velayet hakkına sahip olan veya olmayan taraf karşılamak zorundadır.”
Madde 330:
“Çocuk nafakası, çocuğun eğitim ve sağlık ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde belirlenir.”
Madde 231:
“Nafaka yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişi hakkında cezai yaptırımlar uygulanabilir.”
Nafaka ödememekten doğan cezai sorumluluk burada düzenlenir.
Nafaka borcunun tahsili için icra takibi yapılabilir. Ödeme yapılmadığı takdirde haciz yoluna başvurulur.
Nafaka taleplerinde dava açma usulü ve yargılama süreçleri bu kanuna tabidir.
Gaziantep ve çevresinde nafaka davaları konusunda müvekkillerine profesyonel hukuki danışmanlık ve dava takibi hizmeti sunan Gaziantep avukat Hatice Çetin, nafaka taleplerinizin doğru şekilde hazırlanması, mahkeme sürecinde etkin temsil ve haklarınızın korunması için yanınızdadır.
Nafaka davaları, boşanma, evlilik birliği devamı veya çocukların korunması gibi çeşitli durumlarda açılır. Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddeleri, nafakanın kimlere, ne kadar ve hangi süreyle verileceğini belirler. Nafaka borcunun tahsili için İcra Hukuku hükümleri de devreye girer. Nafaka davalarında uzman avukat desteği, hak kaybını önlemek açısından önem taşır.
Çocuğun bakımı, korunması ve eğitimini ilgilendiren davalar, çocuk yararına öncelik verilerek Türk Medeni Kanunu kapsamında yürütülür.
Madde 335:
“Velayet, küçük çocuğun kişisel bakım, eğitim ve temsilinden sorumlu olmak demektir.”
Madde 336:
“Velayet anne ve babaya müşterek olarak aittir.”
Eşlerin boşanması durumunda velayet, genellikle anneye verilir; ancak mahkeme çocuğun üstün yararına göre karar verir.
Madde 337:
“Velayet, çocuğun yüksek yararına uygun olarak düzenlenir.”
Madde 339:
“Mahkeme, velayetin kaldırılması veya değiştirilmesine karar verebilir.”
Madde 341:
“Velayet hakkı sahibi, çocuğun bakım ve eğitimini yerine getirmek zorundadır.”
Madde 342:
“Velayet hakkının kötüye kullanılması halinde mahkeme müdahale eder.”
Çocuğun korunması ve haklarının güvence altına alınması için özel hükümler içerir.
Çocuğun kişilik haklarının ve velayet hakkının kötüye kullanılması halinde cezai yaptırımlar uygulanabilir.
Velayet ve çocukla ilgili davaların usulüne ilişkin hükümleri içerir.
Velayetin belirlenmesi
Velayetin değiştirilmesi
Velayetin kaldırılması
Çocuğun kişisel bakım, eğitim ve temsil hakkının düzenlenmesi
Çocuğun üstün yararı doğrultusunda karar alınması
Nafaka Davası: Çocuğun bakım, eğitim giderlerinin karşılanması için açılır.
Görüşme Hakkı Davası: Velayet sahibi olmayan ebeveynin çocuğu görme hakkını kullanması için açılır.
Kişisel İlişki Kurma Davası: Çocuğun diğer ebeveyn ile ilişkisinin düzenlenmesi için açılır.
Gaziantep bölgesinde velayet ve çocukla ilgili davalar konusunda uzman olan Gaziantep avukat Hatice Çetin, müvekkillerine çocukların üstün yararını gözeterek etkili hukuki danışmanlık ve dava takibi hizmeti sunmaktadır. Velayet davalarında hak kaybı yaşamamak için profesyonel destek almanız önemlidir.
Velayet ve çocukla ilgili davalar, çocuğun bakım, eğitim ve kişisel haklarının korunmasına yönelik davalardır. Türk Medeni Kanunu başta olmak üzere çocukların haklarını güvence altına alan kanunlar bu davalarda uygulanır. Çocuğun üstün yararı gözetilerek mahkeme karar verir.
Kişinin onur, şeref ve özel hayatının korunmasına yönelik açılan davalar, Türk Ceza Kanunu ve Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir.
(Hakaret, İftira, Özel Hayatın İhlali)
Madde 24:
“Herkes, kişilik haklarına karşı yapılan haksız saldırılara karşı dava açabilir.”
Kişilik hakları, şeref, itibar, özel hayatın gizliliği gibi hakları kapsar.
Madde 25:
“Kişilik haklarına saldırının tespiti, önlenmesi ve sonuçlarının giderilmesi için hukuk davaları açılabilir.”
Madde 125/1:
“Bir kimsenin onur, şeref veya saygınlığına yönelik sözlü veya yazılı olarak hakaret eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.”
Madde 125/2:
“Hakaretin alenen yapılması halinde ceza yarı oranında artırılır.”
Madde 125/3:
“Hakaret suçunun mağdurun şikayetine bağlı olması esastır.”
Madde 267/1:
“Bir kimseyi işlediği bir suçla yetkili makamlara ihbar eden ve bu ihbarı kötü niyetle yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Madde 267/2:
“İftira suçunun şikayete bağlı olması esastır.”
Madde 134:
“Bir kişinin özel hayatına ilişkin görüntü veya seslerin kayda alınması, yayılması ve ifşa edilmesi suçtur.”
Madde 135:
“Özel hayatın gizliliğini ihlal eden kişi, mağdura karşı tazminat ve hapis cezası ile karşılaşabilir.”
Madde 58:
“Haksız fiil sonucu zarar gören kişi, maddi zararlarının yanı sıra manevi tazminat talebinde bulunabilir.”
Kişilik haklarına saldırıda manevi tazminat talebi mümkündür.
Kişilik hakları ihlallerinden doğan tazminat davaları ve önleyici tedbirler (ihtar, yayın yasağı) bu kanun kapsamında görülür.
Hakaret ve iftira nedeniyle maddi ve manevi tazminat talepleri
Özel hayatın gizliliğinin ihlali nedeniyle dava açılması
Yayın yasağı ve erişim engelleme talepleri
Kişilik haklarına saldırının tespiti ve önlenmesi davaları
Gaziantep bölgesinde kişilik hakları ihlalleri, hakaret, iftira ve özel hayatın gizliliğinin ihlali konularında uzman olan Gaziantep avukat Hatice Çetin, mağdurların haklarının korunması, dava süreçlerinin etkin takibi ve hukuki danışmanlık hizmetlerini profesyonel şekilde yürütmektedir.
Kişilik hakları, hukuk ve ceza kanunlarıyla korunan temel haklardır. Hakaret, iftira ve özel hayatın ihlali gibi durumlarda mağdurlar maddi ve manevi tazminat talep edebilir, ceza davaları açılabilir. Bu tür davalarda uzman avukat desteği almak hak kaybını önler.
Sosyal Sigortalar ve İş Kanunu kapsamında iş kazası ve meslek hastalığına bağlı tazminat ve maddi taleplerle ilgili açılan davalar.
İş kazası ve meslek hastalığı davalarının temel dayanağıdır. Sigortalının iş kazası geçirmesi veya meslek hastalığına yakalanması hâlinde işverenin ve SGK'nın sorumlulukları bu kanunla düzenlenmiştir.
Madde 13:
İş kazası;
a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle,
c) Görevli olarak işyeri dışında başka bir yerde çalışırken,
d) Emziren kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalının işverence sağlanan bir taşıtla işe gidiş geliş sırasında
meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaylardır.
Madde 14:
Sigortalının yürüttüğü işin niteliğinden dolayı tekrar eden bir sebeple veya işin yürütüm koşulları yüzünden uğradığı hastalık, meslek hastalığıdır.
Madde 16:
Sigortalıya, iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle geçici iş göremezlik ödeneği verilir.
Madde 17:
Meslekte kazanma gücünün en az %10 oranında azaldığı tespit edilen sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanır.
Madde 18:
İş kazası veya meslek hastalığı sonucu sigortalının ölmesi hâlinde hak sahiplerine ölüm geliri, cenaze ödeneği ve sağlık yardımları sağlanır.
Madde 21:
İş kazası, işverenin kastı veya ihmali sonucu meydana gelmişse, SGK ödediği tutarları işverene rücu eder.
İşveren, gerekli önlemleri almamışsa sorumlu tutulur.
İş güvenliği, işverenin sorumlulukları ve işçinin korunmasına dair düzenlemeleri içerir.
Madde 77:
İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmakla yükümlüdür.
İşçiler de bu konuda alınan tedbirlere uymakla yükümlüdür.
İş kazası ve meslek hastalığı sonucu zarar gören işçi, tazminat taleplerini Borçlar Kanunu’na dayanarak da ileri sürebilir.
Madde 49:
Hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren kişi, bu zararı gidermekle yükümlüdür. İş kazası nedeniyle zarara uğrayan işçi, işverenden maddi ve manevi tazminat talep edebilir.
Madde 54:
Zarar görenin uğradığı gerçek zarar, tedavi giderleri, gelir kaybı, çalışma gücünün azalması dikkate alınarak tazmin edilir.
Madde 56:
İş kazası sonucu ölüm veya ağır yaralanma halinde, işçinin ailesi de manevi tazminat isteyebilir.
İşverenin, iş sağlığı ve güvenliği açısından yükümlülüklerini düzenler.
Madde 4:
İşveren, risk değerlendirmesi yapmalı, iş kazalarını önlemeli, işçilere eğitim vermeli ve gerekli önlemleri almak zorundadır.
Gaziantep’te iş kazası ve meslek hastalığı davaları alanında uzmanlaşmış olan Gaziantep avukat Hatice Çetin, mağdur işçilerin ve yakınlarının tazminat haklarının korunması, SGK işlemleri, işverene karşı dava süreçlerinin yürütülmesi konusunda etkin ve profesyonel hukuki destek sunmaktadır. Sürecin başından sonuna kadar hak kaybı yaşamamanız için hukuki destek almanız büyük önem taşır.
Patent, marka, telif hakkı gibi fikri mülkiyet haklarının korunması ve ihlal durumunda açılan davalar, ilgili mevzuat çerçevesinde yürütülür.
Fikir ve sanat eserlerine ilişkin telif haklarını düzenleyen temel kanundur.
“Eser; sahibinin hususiyetini taşıyan, ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar ve sinema eserleri olmak üzere dört kategoride değerlendirilen fikir ve sanat mahsulleridir.”
İlmi ve edebi eserler
Musiki eserleri
Güzel sanat eserleri
Sinema eserleri
“Eser sahibi, eseri üzerindeki mali haklarını devredebilir, kiralayabilir, çoğaltabilir.”
“Eser sahibi, adının eserle birlikte anılmasını isteme, eserde değişiklik yapılmasını men etme gibi kişisel haklara sahiptir.”
“Bir eseri, sahibinin izni olmaksızın umuma ileten, çoğaltan, yayımlayan kişi bir yıldan beş yıla kadar hapis veya adli para cezasıyla cezalandırılır.”
Marka, patent, tasarım, faydalı model ve coğrafi işaret haklarını kapsar.
Başka bir kişinin tescilli markasıyla karışıklığa yol açabilecek benzerlikler marka başvurusunun reddine neden olur.
Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Tescilli marka ile aynı/benzer işaretin izinsiz kullanılması
b) Marka hakkına tecavüz eden ürünlerin satışa sunulması
c) Markayı kötüleyici eylemlerde bulunulması
Marka hakkına tecavüz eden kişi, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve adli para cezası ile cezalandırılır.
Fikri hak sahibi şu taleplerle dava açabilir:
Tecavüzün durdurulması
Maddi ve manevi tazminat
Ürünlerin toplatılması ve imhası
Mahkeme ilanı ve hükmün kamuya duyurulması
Fikri hakların kasten ihlal edilmesi bazı durumlarda ceza hukuku kapsamında da değerlendirilir.
Özellikle veri tabanı tasarımları, yazılımlar gibi dijital fikri haklar için geçerlidir.
Telifli eserlerin korsan olarak kopyalanması bu madde kapsamında değerlendirilebilir.
Fikri mülkiyet davalarında uygulanacak usul ve delil tespit yollarını düzenler.
Tecavüzün tespiti ve durdurulması davası
Tazminat davası (maddi ve manevi)
Eserin toplatılması ve imhası davası
Mahkeme kararıyla eser sahibinin tanınması
Yayın yasağı ve erişim engeli talebi
Gaziantep’te faaliyet gösteren avukat Hatice Çetin, telif hakkı ihlali, marka hakkı tecavüzü, yazılım hakları, tasarım hakkı gibi konularda müvekkillerine etkili dava takibi ve danışmanlık hizmeti sunmaktadır. Eser sahipleri, sanatçılar, yazılımcılar, girişimciler ve markalar; haklarını korumak ve haksız kullanımı engellemek için profesyonel avukat desteği almalıdır.
Vergi Kanunları kapsamında, vergi borcu ve vergi cezalarına karşı açılan davalar vergi mahkemelerinde görülür.
Vergi davaları, idarenin (vergi dairesi) mükellef aleyhine tesis ettiği vergi, ceza ve ödeme emirleri gibi işlemlere karşı açılan idari davalardır. Bu davalar genellikle vergi mahkemelerinde görülür.
Vergi yükümlülüğü, cezalar, tebliğ usulleri ve itiraz süreçlerini düzenleyen ana kanundur.
Bu kanun, vergilendirme ile ilgili usul ve esasları belirler.
Vergi türleri: gelir, kurumlar, katma değer vergisi vb.
Verginin vadesinden sonra ödenmemesi hâlinde, gecikme faizi uygulanır.
(Ek fıkra): Gecikme faizi oranı Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından belirlenir.
Vergi alacağının tarh yetkisi, beş yıl içinde zamanaşımına uğrar.
Örnek: 2020 yılında doğan bir vergi alacağı, 2025'te zaman aşımına girer.
Mükellef, vergilendirme ile ilgili ödevlerini kasten veya ihmalen yerine getirmezse vergi ziyaı doğar.
Ziya uğratılan verginin %50’si oranında vergi ziyaı cezası kesilir.
Kasıt varsa bu oran iki katına çıkar.
Defter ve belgelerde sahtecilik, çift defter tutma, belge düzenlememe gibi fiiller kaçakçılık suçu sayılır.
3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası öngörülür.
Vergi davalarının açılması, usulü ve yürütülmesi bu kanunla düzenlenir.
Dava dilekçelerinde; davacı, davalı idare, olayın özeti ve talepler açıkça belirtilmelidir.
İdari işlemin tebliğinden itibaren 30 gün içinde dava açılmalıdır.
Aksi takdirde dava hakkı düşer.
Mahkeme, işlemin açıkça hukuka aykırı olması ve telafisi güç zarar doğurması hâlinde yürütmenin durdurulmasına karar verebilir.
Mahkeme kararları 30 gün içinde idare tarafından yerine getirilmelidir.
Aksi takdirde idare hakkında tazminat davası açılabilir.
Vergi daireleri tarafından mükellef aleyhine düzenlenen vergi cezaları, usulsüzlük işlemleri veya ödeme emirlerine karşı yargı yoluna başvurmak, uzmanlık gerektiren ciddi bir süreçtir. Gaziantep avukat Hatice Çetin, mükelleflerin haklarını savunmak, yürütmeyi durdurma kararları almak ve iptal davalarını etkili biçimde yönetmek konusunda profesyonel destek sunmaktadır.
Vergi mahkemeleri, istinaf süreçleri ve danıştay aşamalarına kadar her adımda avukat Hatice Çetin ile müvekkiller etkin bir şekilde temsil edilir.
Kamulaştırma işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar, Kamulaştırma Kanunu ve ilgili mevzuat kapsamında açılır.
Kamulaştırma davaları, kamu yararı gerekçesiyle özel mülkiyetteki taşınmazların devlet veya kamu kurumları tarafından bedeli karşılığında alınması sürecine ilişkin davalardır. Kamulaştırma süreci Anayasa ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu ile düzenlenmiştir.
Bu kanun, kamu hizmetlerinin gerektirdiği durumlarda gerçek veya tüzel kişilere ait taşınmaz malların kamu yararı amacıyla kamulaştırılması, bu sürecin düzenlenmesi ve bedelinin tespiti ile ilgilidir.
Kamulaştırma yapılabilmesi için, ilgili kamu kurumunun idari işlemle kamu yararı kararı alması şarttır.
Kamulaştırma kararı sonrası idare, taşınmaz sahibine tebligatla teklif gönderir ve anlaşma sağlanamazsa dava açılır.
(Fıkra 2): Tarafların anlaşamaması halinde, idare kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil için dava açar.
İdare tarafından açılan dava ile bedel belirlenir.
Mahkeme, bilirkişi incelemesi yaparak taşınmazın rayiç bedelini belirler ve bedel banka hesabına yatırılarak taşınmazın tesciline karar verilir.
Taşınmazın:
Konumu
Yüzölçümü
Tarımsal getirisi
İmar durumu
esas alınır.
(Fıkra 3): Kamulaştırma tarihindeki emsal satış bedelleri dikkate alınır.
Acil ve olağanüstü hallerde Cumhurbaşkanı kararıyla taşınmazın derhal elden alınması sağlanabilir.
Mahkemeden bedelin tespiti daha sonra talep edilir.
Kamulaştırma yapılmaksızın taşınmaza fiilen el atılmışsa, mal sahibi el atmanın önlenmesi davası açabilir.
“Devlet ve kamu tüzelkişileri, kamu yararı amacıyla, gerçek karşılığını peşin ödemek şartıyla özel mülkiyetteki taşınmazlara kamulaştırma yapabilir.”
Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası
Kamulaştırmasız el atma (fiili el atma) davası
Kamulaştırma işleminin iptali davası
Kıymet takdirine itiraz davası
Bedelin artırılması davası
Kamulaştırma işlemleri, vatandaşın en temel haklarından biri olan mülkiyet hakkı ile ilgilidir ve teknik/hukuki detayları oldukça karmaşıktır. Gaziantep avukat Hatice Çetin, kamulaştırma sürecinde mal sahiplerinin haklarını savunmak, gerçek bedelin tespitini sağlamak, haksız el atma durumlarını önlemek ve gerektiğinde kamulaştırma işleminin iptali için etkili hukuki destek sunmaktadır.
Özellikle Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis, Hatay gibi bölgelerde yoğun kamulaştırma uygulamaları yapılmaktadır. Bu durumlarda bireylerin doğru şekilde bilgilendirilmesi ve haklarının aranması büyük önem taşır.
Tıbbi hata, malpraktis ve sağlık hizmetleriyle ilgili hukuki ihtilaflar bu alanda değerlendirilir.
Tıbbi malpraktis, hekim veya sağlık çalışanının bilgi, beceri veya özen eksikliği nedeniyle hastaya zarar vermesidir. Türkiye’de bu tür davalar, hem özel hukuk (tazminat davaları) hem de ceza hukuku (taksirle yaralama/ölüm) hem de idare hukuku (kamu hastaneleri için tam yargı davaları) çerçevesinde ele alınır.
Hukuka aykırı ve kusurlu bir fiille başkasına zarar veren kişi, bu zararı tazmin etmekle yükümlüdür.
(1. Fıkra): Zarar verenin kusurlu olması gerekir.
(2. Fıkra): Zarar görenin rızası, tazminat sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
Zarar gören, zararın varlığını ve kapsamını, zarar veren ise kusursuzluğunu ispatla yükümlüdür.
Hakim, tazminat miktarını olayın özelliklerine göre belirler.
Haksız fiil nedeniyle ağır bedensel zarar gören kişiye, uygun miktarda manevi tazminata karar verilebilir.
Tıbbi müdahalede gerekli dikkat ve özenin gösterilmemesi sonucunda ölüm meydana gelirse:
2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası uygulanır.
(Birden fazla kişinin ölümü halinde ceza artar.)
Tıbbi hata sonucu hastanın sağlığının bozulması halinde,
3 aydan 1 yıla kadar hapis veya adli para cezası verilir.
(Fıkra 4): Kalıcı hastalık, iyileşmesi zor organ kaybı varsa ceza artırılır.
Hasta, kişilik haklarına saygılı, insanca muamele görme hakkına sahiptir.
Hasta, tanı, tedavi ve riskler konusunda ayrıntılı bilgilendirilmelidir.
Hastanın açık rızası olmaksızın tıbbi müdahalede bulunulamaz.
(Acil durumlar hariçtir.)
Kamu hastanelerinde görev yapan sağlık çalışanlarının neden olduğu zararlar için idare mahkemesinde tam yargı davası açılır.
Zarara uğrayan, önce ilgili idareye başvurur. Cevap alınmazsa dava açılır.
Zararın öğrenilmesinden itibaren 1 yıl, her hâlükârda olay tarihinden itibaren 5 yıl içinde dava açılmalıdır.
Tıbbi hatalar, insan sağlığını doğrudan etkileyen ciddi sonuçlar doğurur. Gaziantep ve çevresinde yaşanan yanlış ameliyatlar, eksik tanı, geç müdahale, sterilizasyon ihmali gibi pek çok olay malpraktis kapsamında değerlendirilmektedir. Bu tür davalarda uzmanlık, tıbbi bilirkişi raporları ve güçlü hukuki temsil gereklidir.
Gaziantep avukat Hatice Çetin, müvekkillerine;
Tıbbi hata sonrası tazminat talepleri
Kamu hastanelerine karşı açılan idari davalar
Ceza yargılamaları sürecinde müdahil olma
Hasta hakları ihlallerine karşı başvuru ve dava hizmetleri
konularında profesyonel danışmanlık sunmaktadır.
Hukuki gelişmeleri, aile hukuku ve boşanma davaları gibi önemli konularda uzman tavsiyelerini ilk öğrenen siz olun. Gaziantep avukatı Hatice Çetin'in en güncel içeriklerine, hukuki rehberlere ve önemli duyurulara anında erişmek için hemen abone olun. Haklarınızı öğrenin, doğru adımlar atın!